16 Ağustos 2012 Perşembe

Kardeş Savaşları..


Konu başlığı biraz sert oldu galiba yoksa yarışları mı deseydim.Hemde öyle yarış ki olimpiyat bile olur :)
Ama bu yarışlar bir savaş edasıyla ite kaka olmaya başladıysa enaz birinin ağlamasıyla sonuçlanması kaçınılmaz oluyor.Bizim evde de durum böyle bir hal almaya başladı.
Aslında herkesin aşina oluğu bir konudan bahsetmek istedim.Sanıyorum insanlık tarihi kadar da eski.Çocuğun gözünde Anne herşydir.Eee sözkonusu olan Anneyi paylaşmaksa ister istemez her konuda kendilerini rakip olarak görüyorlar.
3 meleğim ile bazen öyle sıkıntılı anlar yaşıyoruzki pess etmemek, gerilmemek içten değil..Birsüredir hemen hemen her eylemimiz bir yarış halini alıyor.
Değişik bir oyuncak çıkardığımda (genelde ilgilerinin azaldığı çogu oyuncagı saklar 1 ay kadar sonra çıkarırım yeni muamelesi görür) üçü birden şiddetle aynı oyuncağı ister,aynı oyuncaktan 3 adet bile alsak kalkar biri üçünüde ister,yemek zamanıı derim üçüde aynı anda mutfağa varmak ister,birine su içirirken ötekilerde ister,(tabi bunlar yüksek sesle mızıldanarak olur)Birde Denizkızımın ikizleri tenhada kıstırıp pataklamaya çalışması var sonrada ikizlerin birbirlerini pataklamaları...Çekişmeler,itişmeler,kıskanmalar,kucağa gelme yarışları .....
Hangisini yaşamak daha zor, yerine göre tartışılır ama benim ençok gerildiğim zamanlar dış mekanlarda ortaya çıkan problemler oluyor doğrusu.
Bakalım daha neler yaşayacağız..Büyük çocuğu olan anneler bunların daha birşey olmadığını büyüdükçe daha da zorlaşıp ergenlikte tavan yapacağını söylüyorlar..Derin bir nefes alıp oooohh tanrımmmm diyorum..
Peki ne yapmalı. ?..
Bu konuda sayısız bilgi okudum hala da okuyorum işin bana göre özeti eşit ilgi alaka ve sevgi...Sizinle Klinik psikolog Beril Yardımcı'nın kaleminden bazı özetleri paylaşmak isterim.
Anne Baba Kıskançlığın Önüne Geçebilir mi?
Aile içinde çocuklara ‘kardeşini sev’ denir; kardeşler arasında yaşanan kıskançlık ve çatışmalar çoğunlukla hoş görülmez, engellenmeye çalışılır. Bu tutum ne kadar gerçekçidir?
Anne babalar, çocukların birbirine olumlu duygular ve düşünceler beslemelerini umarlar ve kıskançlık duygularını görmezden gelmek isteyebilirler. Bu duygulardan kaynaklanan çatışmalara müsaade etmeyip, kardeş kıskançlığını bir tabu haline getirebilirler. İnkâr edilen bu duygularla karşı karşıya kalan çocuklar ise bunları bastırmak zorunda kalırlar. Ötekini kıskanan ve onunla rekabet etmek isteyen çocuk, kendini suçlu hissederek agresyonunu içine atar. Dolayısıyla birçok çocuk çatışmalarını aile içinde çözme fırsatı yakalayamadan ve kardeş ilişkilerini çözümleyemeden büyür.
Öte yandan kardeş sahibi olmanın getirdiği kıskançlık hissine uyum sürecinde anne babanın tavrı önemli rol oynar. Çocukların tecrübe ettikleri duyguları inkâr etmek ve farklı hissetmeye ikna etmek yerine onları anlamak önemlidir. Anne babalar gerginlikleri azaltmak için her çocukla ayrı ayrı vakit geçirip, onların ilgilerini paylaşabilirler. Aile içinde beraberce hoş faaliyetler yapılması da ortamı yumuşatır. Anne babalar bir çocuğu diğerlerine örnek gösterme ve çocukları birbirleriyle kıyaslama konusunda dikkatli olmalıdırlar.
Bu tabloda anne babanın çocukların her şeyi paylaşmasını beklemesi de pek gerçekçi değildir. Birey olma sürecinde kardeşlerin birbirine sınır koyması doğaldır, kendi eşyalarını ve faaliyetlerini her zaman paylaşmak istemeyebilirler.
Anne baba, doğumla beraber çocukta oluşacak sıkıntıyı azaltmak için bazı detaylara da dikkat edebilirler. Çocuğun gelecek bebekle ilgili bilgilendirilmesi, anne yokken onun bakımını üstlenecek kişilerin belli olması, çocuğun rutininin mümkün olduğu kadar aksamaması ilk dönemde dikkat edilmesi gereken noktalardır.
Özellikle de ziyaretçiler geldiğinde büyük kardeşe de ilgi göstermek ve küçük hediyeler getirmek onun ‘tahttan düşme’ duygusunu hafifletecektir. Bebeğin bakımıyla ilgili küçük sorumluluklar vermek de büyük kardeşe yeni bir rol kazandırır, iyi hissettirir. Hatta kardeşin bakımını üstlenmek kıskançlık duygusuyla baş etmesinde yardımcı olabilir.
“Büyümek” Kıskançlığı Yok Eder mi?
Kardeş ilişkileri yıllar içinde değişime uğrar. Çocuklar büyüdükçe kıskançlığın ve rekabetin azaldığı gözlemlenmiştir. İnsanın kendini bir birey olarak tanımlaması, diğer aile üyelerinden farklı ve ayrı olduğunu göstermesi kardeş ilişkilerini de değiştirir. Çocuk yeni ilişkiler yaşarken ve hayatındaki taşlar otururken kardeşini geçmişteki gibi yoğun bir tehdit olarak algılamaz. Dolayısıyla yeni yaşam tecrübeleri çerçevesinde kardeşle paylaşılanlar ve kardeşlerin uyandırdığı duygular çoğunlukla değişir. Örneğin anne babanın hastalıkları kardeşleri birleştirirken, yapılan farklı seçimler ve evlilikler aralarına mesafe koyabilir.
Ancak bu değişim kardeş kıskançlığının son bulduğu anlamına gelmez. İnsanlar, yaşları ilerledikçe kardeşlerinin yakınlığından memnun olduğunu bildirseler de, her üç  yetişkinden biri kardeşleriyle ilişkisini mesafeli veya rekabetçi olarak tanımlamaktadır.
Kardeş, belki de bu yüzden doğumundan ölümüne kadar insanın hayatındaki en önemli kişilerden biridir. Kardeş, insanı hayat boyu takip eder, büyürken ve yaşlanırken kendi farklı yüzlerini görmesini sağlar. Bu bağlamda insana kendini anlatan bir ilişkidir kardeş ilişkisi...


Umarım sevgi ve sabır ile hepsinin üstesinden gelebilirm..
Annelik o ,bu , şu değil Sonsuz sabırdır...

Ya Sabır :)
Ayşe

19 Temmuz 2012 Perşembe

Televizyonsuz hayat..

                Mayıs sonundan beri salonun en güzel yerini işgal eden, devasa gövdesiyle büyük bir yer kaplayan televizyonumuzu kaldırmış durumdayız..Onun yerinde, şuanda üzerinde minik bir radyo olan, çekmeceli konsol duruyor.Salonu şöyle bir baştan düzenledim epey ferahladı doğrusu..Pıtırcıklarımda yeni salonumuzu çok sevdi çünkü ortada onlar için kocaman bir oyun alanı oluştu haliyle..
Başlarda epey sıkıldığım anlar oldu tabi.Bende kendimi evin bitmek bilmeyen işlerine verdim..Çünkü artık bir yardımcımızda olmadığından bütün işler ve 3 çocuğun bakımı gibi oldukça fazla görevlerim vardı :)
İnanın bana tv hayatımdan çıktığından beri o kadar çok iş bitiriyorum ki kendimi tebrik ediyorum :) çok iyi bir karar vermişim..
Mutfak duvarında minicik bir plazma tvmiz var.Akşam 21 00 civarı bebeklerim uyuyunca bazen bakıyorum ama   izlenecek pek birşey bulamıyorum doğrusu..Bende ya kitaplarımla yada internette zaman geçiriyorum.Yaz olduğu için zaten genelde bahçede oturup komşularla eşimle sohbet ediyoruz.Çocuklar yine 20:30 da uyuyorlar ama bahçede olduğumuz için üçüde pusetlerinde uyuyor.
Bu kararı çocuklarımın pedegogu Meral hanım ve Çocuk doktorumuz Esra hanım sayesinde aldık.Meral hanım çocukların hızlı beyin gelişiminin ilk 3 yılda oluştuğunu ,bu ilk üç yıl içerisinde değil sadece televizyon,uzaktan kumandalı oyuncaklara varana kadar evde olmaması gereken şeylerden bahsetti.Tabi Deniz artık 3 yaşında süreli ve seçerek çizgi film izleyebilir yaşta  fakat oda oyun oynamakla meşgul olduğundan ve mutfaktaki minik televizyonu pek beğenmediğinden çizgi film izlemeyi tercih etmiyor zaten dediğim gibi buna fırsatı da olmuyor.Bazen haftasonları pepe ye biraz bakıyor ama sabit oturmaktan sıkılıp kardeşleriyle koşturmayı tercih ediyor.
Neyse bu kararımızdan sonra büyük ölçüde radyasyon yayan şeylerden en başta kurtulduk.Ev telefonumuzu kablolu eski telefona dönüştürdük.Kablosuz interneti kabloluya çevirdik.Uzaktan kumandalı oyuncaklarımızı kaldırdık Ve kocaman tüplü gövdesiyle bütün eve radyasyon yaydığını düşündüğümüz tv mizi kaldırdık..Tabiki bunları yapmakla çocuklarımızı yüzdeyüz korumuş olamıyoruz belki ama yinede en azından evde radyasyona maruz kalmamaları için elimizden geleni yaparak nispeten rahatladık.
Birde televizyonun radyasyon etkisi dışında çocuğu ve bebekleri bile karşısına hapsederek dünyayla olan iletişimlerini koparma durumu inkar edilemez bir gerçek...Biliyoruzki bu bize bile aynı etkiyi yapıyor.3-4 saat süren diziler karşısında hareketsiz kalarak en önemli olan zamanımızı tüketiyoruz..Belki bizim beyin gelişimimize etkisi yoktur ama hareketsiz yaşam moduna alarak , obeziteye ve birçok hastalığa davetiye çıkardığı bir gerçek..

İşte aşağıda bir doktor tarafından televizyonun olumsuz etkilerine değinen haber yer almakta ve konuşma geçikmesiyle sonuçlanan etkisi üzerinde durulmakta...

Trabzon Doğum ve Çocuk Bakımevi Başhekimi Uzm. Dr. İsmail Topal 0-3 yaş arası çocuklarda uzun süreli televizyon izlemenin konuşma sürecini yavaşlatabileceğini söyledi. 
0-3 yaş arası çocukların dış dünyadan kopuk kendi hallerinde olma eğilimini bazı etkenlerin tetiklediğini belirten Topal"Bu yaş grubundaki çocukların günde saatlerce televizyon karşısında kalarak müzik dinlemesi reklam izlemesine bağlı olarak konuşması gecikebilir. Çocukta otistik özellikler gelişebilir. Anne babaların bu kritik evrede çocuklarına çok fazla televizyon izlettirmekten kaçınmaları gerekir" diye konuştu. 
"Konuşması geciken çocuklar..." 
Çocukların normal gelişim sürecinde ilk altı ayda mama baba dada gibi heceler çıkarmaya başladığını 12 aydan itibaren anne dede gibi sözcükler kullandığını 18 aydan itibaren de cümle kurmaya başladıklarını dile getiren Topal bu gelişim dönemlerinin çok gerisinde kalan çocukların genel olarak konuşma yönünden incelenmesi gerektiğini söyledi. 
Bazı çocukların anatomik ya da psikolojik bir sorunu olmadığı halde geç konuşmaya başlayabileceğini de ifade eden Topal "Anne babalara tavsiyemiz belli bir dönem bekledikten sonra hala konuşamayan çocukları için gerekli incelemeyi yaptırtmalarıdır" dedi. 
Konuşmanın fiziksel durumlara da bağlı olduğunu kaydeden Başhekim Topal "Konuşmanın normal olabilmesi için yapısal olarak sinir sistemi ile dil kasları arasındaki yolların ağız-damak-dudak-diş yapısının normal olması gerekir" diye konuştu.
Konuşmayı geciktirebilecek başka unsurlar olduğunu da vurgulayan Topal şunları söyledi: "Zeka olarak yaşıtlarından geri olan çocuklar yaşıtlarından daha geç konuşmaya başlar. İşitme sorunu olan çocuklar da dış dünyadan hiçbir ses işitmedikleri ve uyarılmadıkları için konuşma sorunu yaşar. Çocuğun görme sorununa bağlı olarak çevresinde olup bitenleri algılayamaması nesneleri tanıyamaması konuşma açısından sorun yaratır. Ayrıca sık havale geçiren veya epilepsi hastası çocuklarda da konuşma gecikebilir" 
"Aile ortamı konuşma sürecini etkiler'' 
Çocuğun konuşma ve iletişim yönünden gelişimini hızlandırmak için sevgi ve huzur dolu bir aile ortamının önemli olduğunu dile getiren Topal çocukla ilgilenerek ona sevildiğini hissettirmenin konuşma sürecini olumlu etkilediğini kaydetti. 
Topal çocuğun konuşma sürecini hızlandırmak için dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı: 
"Konuşma sürecini hızlandırmak için onunla sık sık konuşmak ve oyun oynamak kendi halinde kalmasına izin vermemekyaşıtları ile oyun oynamasını sağlamak insanlar arasında sık sık bulundurmak ninni söylemek önem taşıyor. Ayrıca çocuğun size gönderdiği ses ve mesajlara cevap vermek konuşurken ses tonunu iyi ayarlamak onun fikirlerine değer vermek kendine güvenini artırmak kalabalık ortamlarda konuşmasını sağlamak konuştuğunda onu cesaretlendirmek önemlidir."

Bol bol ritimli müzik,kitaplar,oyuncaklar,gezme,havuz ve park şimdilik televizyonsuz hayatımız oldukça aktiviteli geçiyor..Kış ayına kadar da böyle sürecek..Sizlere tavsiyem ve ricam lütfen 3 yaşında olmadan minik meleklerinizi tv karşısına oturtmayın..

Bütün bebekler benim bebeklerim..
Onları çok seviyorum..
Sevgiler,
Ayşe

13 Temmuz 2012 Cuma

Ürkek pıtırcıklarım...

Son günlerde Doğa ve Toprak dışardan gelen seslere karşı oldukça ürkekler.Malum yaz mevsiminde olduğumuzdan camları üstten açıyorum.Dışardan otobüs geçeken çıkan gürültü yada helikopter sesi hatta evdeki çamaşırmakinesinin sesi bile önce dikkat kesilmeleri ve sonrada ikisi birden ağlayarak kucağıma tırmanmalarıyla sonuçlanıyor.
Artık algıları hızla açılıyor olduğundan korkularıda buna paralel gelişiyor.Bir bebeği teselli etmek kolaydı ama şimdi iki taneler ve birbirlerinden de etkilenerek ağlamalarının şiddetini yarışırcasına arttıyorlar.Bu durum da tabiki benim için zor bir hal alıyor.
Çözümü şöyle buldum.Önce koca bir kucak sarılma ve öpücük ardından gürültünün kaynağı hakkına bilgi veriyorum bazende bebek kitaplarından gürültücü şahsın resmini gösteriyom.(Otobüs,helikopter,makine,ambulans vb.. ) Ancak nihayet dikkatlerini başka bir nesneye yönlendirince korkuları ve gözyaşları bitiyor.

Ouuuv bebeklerim benim herşey sizin için ne kadar da büyük öyle değilmi !..
Çook tatlı olduklarını söylemişmiydim..
Onları çok seviyorum

Yarın tam 13 aylık olacalar...

7 Haziran 2012 Perşembe

Yaz geldi..

Bitmeyen işler yüzünden çok heyecan ve istekle başladığım bloğuma uğrayamamak beni üzüyor..Ama arayı çok açsamda yine burdayım. Bebişlerimi uyuttum..
Haziran 2012....Sıcacık
Bu yaz öncekilerden farklı.Belki daha yorucu olabilir ama çok daha eylenceli olacağından eminim..Bir aydır sağı solu belli olmayan hava durumundan dolayı tam farkında olamadık ama yaz en nihayetinde geldi..
                  Denizkızıma yeni bikinisi pek yakıştı.O kadar seviniyorki yeni bikinisi ile havuza gireceği için.Bu halini görmek çok mutlu ediyor beni.Bikinisini giyip salonda şöyle bir salınarak yürüdü.Elini çenesinin altına koyup bir havalar bir pozlara girdi.Şaşkınlık  gurur komedi hüzün hepsinin aynı anda hissettim. Minik prensesim büyüyor:) 1 aydır kreşe gidiyor sabahtan 2 ye kadar.Çok mutlu çok uyumlu alışmada hiç problem yaşamadık diyebilirim.Eve geldiğinde 2 saat uyku ve ardından hep birlikte çocuk parkına gidiyoruz.Kardeşlerini pek seviyor ve koruyor tam bir abla olma yolunda.Arada sıkıştırıp tartaklasada  :/ onları seviyor.Yardımcımız ayrıldığından beri yeni düzenimiz oturdu.Belkide böylesi daha iyi oldu.Kızımla aramdaki bağlılık daha da güçlendi.Onunla birebir ilgilenmek bana da iyi geldi doğrusu.
                  Doğa ve toprak ise şimdilik günün belli saatlerinde , bahçede yaptırdığım turistik gezilerle gayet mutlular.Herşeyi dikkatle izliyorlar.Ağaçları, çiçekleri, kedileri incelemekle geçiriyorlar vakitlerini..Hatta çocuk parkına da uğruyoruz hergün.İyice yoruluyorlar.Eve geldiklerinde ise mis gibi bir uyku..
Onlarla da çok gülüyorum.İsteyen herkesin ikizi olur inşallah.Birbirleriyle kendilerince kikirdeşmeleri,oyuncak kavgaları,ağlamaları hepsine eriyorum.Doğa nın saçları iyice kıvırcık oldu.Koca göbüşüyle buda heykelciği gibi oturup OUNNEEEEEAAAA (Anne) demesi yokmu kalın sesle şimdi bile gülüyorum yazarken.Artık "anne" yi bilinçli olarak söylüyor.Beni çağırıyor yanına.Kitap bakmayı çok seviyor.En çok ta zıplayan ahşap çubuk oyuncağını.Sabahları DUT DUUUT DUUUT diye uyanıyor.Yani bu süt demek..Obur farem benim.Fedakar,anlayışlı,akıllı kıvırcığım.Çokta asabi olabiliyor..Artık karakterleri belirginleşmeye başladı...
                 Toprak artık işaret parmağını nesnelere doğru yöneltip BU ? diye bilgi vermemi istiyor.Bunu yapması gelişimi açısından oldukça ileri bir davranış.Heniz 1 yaşında bile değil ve premtür doğduğunuda hesaba katarsak koca bir maşallahı hakediyor.Bende merakını engellemeden herşey hakkında kısa bilgi veriyorum onun anlayacağı şekilde yani.Kitaplar sayesinde birkaç nesneyi ifade edebiliyor.Örneğin Emmaa (elma) gibi.Hatta 2 kelimeyi yan yana getirdiği de oluyor.Anne emma gibi.Artık tay tay durabiliyor.Yürümesi pek yakın gibi.(Bilenler bilir ama bilmeyenler için taytay durmak : hiç bir yerden destek almadan 2-3 saniye ve daha uzun ayakta durabilmesi).Favori oyuncağı arabalar ve toplar.Erkek cinsinin yöneldiği şeyler olduğunu biliyorum ama 1 yaşındaki bebeninde bunları tercih etmesi enteresan :)
               Doğa uyandı ve OUNNEEEAAAAAA diye beni çağırıyor..Sırayla diğerleride uyanacak görev zamanı Ayşe kaçar...
Resim ekleyemedim ama artık ihmal etmemeye çalışıcam..
Sevgiler,,,

9 Mart 2012 Cuma

Birazda kudurmaca

Hergün oynamak için yenibir aktivite bulmak giderek zorlaşıyor.Deniz artık oyuncaklardan çabuk sıkılıyor daha çok dans etmek zıplamak evcilik oynamak istiyor.Genelde evciliklerde de hep tavşan oluyoruz.Bugünde işi  biraz ilerlettik yüzümüzü tavşana benzetmeye çalıştık.O kadar şirin olduki paylaşmadan yapamadım :)
Mini tiyatromuz akşama kadar sürdü :) boyaları hala çıkartamadım yüzünden baba da görsün diye tutturdu...
Neyse yarında köpekçilik oynarız ozamanda kuçu kuçu boyası süreriz dedimde biraz ikna oldu temizlenmeye..
Butür mini tiyatroları çok seviyor bazen ben aslan oluyorum o sincap onu yakalamaya çalışıyorum bazen kendini aşırı kaptırıyor "lütfen aslan lütfen gelme" diyor oyun bitse bile.. :) onu öyle ürkek sincap halini görmeniz lazım öyle şirinki..

İşimiz zor gerçekten hergüne yeni bir aktivite yaratıcaz diye baya zorlanıyoruz :))
Minişlerle de gazete yırtmaca oynadık.çok eylendiler. :)

Bugünkü yaramazlıktan kareler...





6 Mart 2012 Salı

Emekliyormu ne... ?


Toprak haftasonundan beri bişeylere ulaşma hırsıyla santim santim sürünmeye başladı..:)
bugün ilk güne göre daha başarılı.Hatta az önce deniz odayı turluyor Toprak ta peşinden onu takip ediyordu sürüne sürüne.. :) Bu yaramaz biraz asabi mi olacak nedir.Ulaşamayınca oyuncağa basıyor yaygarayı çığlığı.
Emeklemesini hızlandırmak için en sevdiği oyuncaklarını biraz uzağına koyup onu emeklemeye teşvik ediyordum ama artık oyuncağa gerek kalmadı ilerlediğini farketmiş olacak ki odadaki herşeye ulaşmaya çalışıyor.
Erkek çocukları çok hareketli olur diye duymuştum Toprak ta fazlasıyla hareketlendi.Evimizde fonda sürekli onun çığlığı duyuluyor :)
Yani bu şu demek oluyor bizim için survivor 2012 çoktan başlamış oldu :) Onu olası tehlikelerden korumak  için peşinden koşturarak kalan 3-5 kilomuda vericeğimi ümit ediyorum :) he he
Allah tüm minikleri korusun...
Darısı Doğacık ın başına ..Onun emeklemeye pek niyeti yok gibi sanırım direk yürüyecek :)


23 Şubat 2012 Perşembe

Melekler Parkta..

İkizlerim dünyaya geldiklerinden bu yana Denizkızım'a bebişleri rahat bırakması için söylediğim bir şey vardı.. :) Çünkü sürekli minicik bebeklerle oynamaya çalışıyordu tabiki içgüdüsel olarak onları korumaya çalışıyorum :) _Onlar çok küçük bitanem büyüsünler birlikte parka gideceğiz..Sen onları sallayacaksın... güzel güzel oyunlar oynayacağız..  Ve ozaman geldi :))
Bebişlerim ilk park deneyimini yaşadılar.Bugün İstanbul'da hava ne kadarda güzel..




Doğa'cık ablası Deniz gibi salıncağı pek bir sevdi..İnmek istemedi hiç.Güzel güzel sallandılar.Sonundada olacağı belliydi bu kadar sallanmaya dayanamadı uyuya kaldı bebeciiiimmm :))







Toprak bey de ençok dönenceyi sevdi.Salıncakta kendini biraz kastığı için çok duramadı.Güneş gördüler boncuklarım..
Yaz yaklaştıkça birlikte bahçede oynayacağımız oyunları düşündükçe heyecanlanıyorum..Yaşasın ... :)



22 Şubat 2012 Çarşamba

Kars-Sarıkamış Kayak merkezi Gezimiz ( 17-20 şubat 2012)

Kaybolan fotoğraf makinesinin hüznüyle ve cepten çektiğim birkaç resim için sevinçle başlıyorum...

 5 ay önce planlamıştık bu seyehati,Denizkızımı kayak sporuyla tanıştırmak istiyorduk.Açıkçası 17 şubatta beklenen yoğun kar yağışı ve ondanda önemlisi Kars'taki olağandışı soğuk hava bizi birazcık cık tedirgin ediyordu.Sadece eşimle ikimiz olsak bu konuların üstünde bile durmazdık tabiki tedirginliğimiz bebişlerimiz içindi minikler 8 aylık Deniz ise 31 aylık :)
Çevremizden olumsuz tepkiler aldık "bebeklerle -28 derece soğuğa gidilirmi hiç" gibi.Bu tepkiler Deniz 1 yaşındayken 40 derece üstü olan kızıldenize giderken de vardı.Hepte olmaya devam eder :) Tedbirli olunduktan sonra bebekle gidilmeyecek yer olmadığını düşünenlerdeniz eşimle.Bu seyehatimizde de öyle oldu.
17 şubat cuma sabahı sabah 6 gibi düştük yola.Ahl ye vardık valizlerden kurtulunca da biraz erken vardığımızdan zamanımızı kredi kartımızın locasında rahat rahat geçirdik bebeklerle. Bebek puseti uçağa binmeden önceki son adımda görevliler tarafından alınıyor yine inerkende hava alanındaki otobüse binmeden önce puset geliyor.Bebekli ailelere yönelik bu hizmet işimizi gerçekten oldukça kolaylaştırıyor..Bebekler ilk defa uçağa bindiler.Yardımcı olan Hostes ablalarımıza çokk teşekkür ederiz.Uçakta güzel güzel oynadık meyvemizi yedik.ve tabiki uyuduk..Uçağın motor sesi de bebişlerin uykuya dalmasını kolaylaştırdı tıpkı her arabaya bindiklerinde olduğu gibi.Deniz kızımda yanıma aldığım  boya kalemleriyle güzel güzel resimler yaptı oyalandı.Sıkılınca biraz uçağın koridorlarında dolaştı.2 saat sonra da Kars hava alanına vardık.45 dk lık bir yoldan sonra da Sarıkamış kayak merkezine Çamkar otele vardık.
Birgün önce orda olan ablam eşi oğulları Ege  ve  Halit amca ve eşi ile otelde buluştuk.Çılgın kayakçılar eniştem ve eşim hemen ertesi gün sabahtan kaymaya başladılar kendilerini akşama kadar görmek mümkün olmadı :))
Dışarısı oldukça soğuktu hatta ilk defa böyle bir soğuk gördüğümü söyleyebilirim.Kuzeni Ege ile buluşan Deniz otelin oyun odasında oyuna daldılar bile..Bizde zamanımızın çoğunu   ablam ve bebeklerle birlikte sıcacık otelimizde kısa kollu t-shirt lerle kahve içerek kayanları izleyerek geçirdik.Herhalde otelin en minik ziyaretçileri bizim ikizlerdir diye düşünürken İstanbuldan gelen 2 aylık bir bebeği görünce şaşırdık :)Annesi ile bütün gün otelden çıkmadılar ama yinede bizden daha minikleri burada görünce

Ertesi gün Deniz kızımla birlikte kızakla kaymaya gittik.İlk etapta çok üşüdü ve istemedi ama kaydıkça çok eylendi tekrar tekrar tepeye tırmanıp kızakla kaydık.Tabi olan bana oldu üstünde Denizkızımla birlikte kızağı yukarı çekmek hiçte kolay değil :) Sonunda ikna ettim de yukarı çıkarken kızağın üstünden indi boş kızağı yukarı birlikte çektik ve birlikte kaydık :)) böylece epey eylendik.

Gece otelde Kars'a özgü yemeklerin olduğu müzikli eylence vardıKars gecesinde Ege,Deniz ve oyun arkadaşları Efe bol bol dans ettiler halay çektiler.Bir ara Denizkızım Pepee çizgifilmlerinde söylenen şarkıları farketti Anne bak füdayda çalıyorr abi dedi :) zıp zıp zıplamaya devam ettiler çok eylendiler..

Pazar günüde  teleferikle zirvedeki konuk evinde ağırlandık.Halit amca Kars kaymakamını tanıdığından bize özel bir davete iştirak etmek durumunda kaldık.Çoluk çombalak 2700 mt civarı olan zirveye 2 defa telesiyeje binmek suretiyle tırmandık.Kaymakam bey buranın havasının mikropsuz olduğunu bebeklerin sadece iyi giydirip yüzlerini örtmemizi bu suretle bişey olmayacağını söyledi.Bizde bu çılgınlığıda yaparak bebekler kucağımızda telesiyejle yukarı tırmandık.Kaymakam ailesi müftü ailesi hep birlikte zirvedeki çok güzel bir evde şöminede mangal keyfini yaşadık.









Cep telefonumla bir kaç tane fotoğraf çekmişim iyiki :)

Birazda sarıkamış kayak merkezi hakkında bilgi vereyim :
Ben kaymadığım için pek ilgilenmedim ama :)) çılgın kayakçı eşimin demesiyle;


Kars Sarıkamış'ı kayak severlere şiddetle tavsiye ederim. Toplam 9 pistin uzunluğu 25 km. En uzun pist 5250 m. 3 adet sıkı pist var, eğim %34'e varıyor. Tek kötü yanı zirveye çıkmak yaklaşık 22 dak. sürüyor ve en yüksek sıcaklık -11 derece, gece -28.
 — Kars Sarıkamış'ta.



Çamkar otelin hemen yanında 5 yıldızlı bir otel daha var Toprak Otel. Aktivitesi bol güzel bir otel.

Gündüzleri bu şekilde akşamlarıda şömine başında sohbetle geçen güzel bir deneyim oldu.Ortayaş üstü insanları ve yaşıtım bayanları kayak yaparken görünce bende çok heveslendim.Bebişler büyüsünde bende kayak yapmayı deniycem şimdilik kızkla idare ediyoruz :)) Pazartesi günü Seneye görüşmek üzere otelimizden ayrıldık..Yol güzel rahat geçti.Ahl den eve dönmekse oldukça zordu :)








15 Ocak 2012 Pazar

Nihayet Çocuk Dostu Retto cafe'deyiz..


"Çocuklar eğlenirken, anne ve babalar rahatça yemeklerini yesin” konseptini benimseyerek açılan Retto Cafe,  İstanbul’un  Anadolu yakasında Küçükyalı’da yer alan keyifli bir mekan.  Çocuklar için oluşturdukları 1000 m2’lik oyun alanının yanısıra mekanda drama ve ritm dersleri, sanat atölyeleri, illüzyon gösterileri  de gerçekleştiriliyor. Ayrıca doğum günleri ve özel organizasyonlar da düzenleniyor."


Uzun zamandır gitmek niyetindeydik bugüne kısmetmiş..


Malum, 3 minikle yaşamak ve onların ihtiyaçları doğrultusunda zaman geçirmek bizim için öncelikli bir tercih oldu.Yazın kolay da, soğuk havalarda farklı, gezecek, oynayacak mekan bulmak biraz zorlaşıyor..


Retto cafe yi hadianne.com un önerisi ile araştırdım.Baktım birçok anne memnun, bizim bıdıklarıda bir götürelim dedik.Çok ta iyi ettik. Deniz ve ikizlerim çok eylendiler. Onlar oynarken bizde eşimle güzel bir yemek yedik. Mekanda 2 ayrı doğum günü grubu vardı. Neşeli bir ortam.Personel güler yüzlü dikkatimi çekti çoğu çekik gözlü sanırım Gürcistan yada türk devletlerineden olmalı. 


Çocuklar için büyük bir oyun alanı mevcut.Oyun alanına giriş ücretli ve saati 10 tl. Eklenen her saat için 5 tl artıyor.3 yaş altı minikler oyun alanına ebeveyniyle girmek durumunda.

Top havuzuna bayıldık.Eylenceli biraz zor oyun parkurunun sonunda kaydıraklara ulaşılıyor ve kaydıraktan hoop top havuzunun içine.
Bugün bunu defalarca yaptı.
Hatta ilk başlarda ürkek ürkek davranıp parkuru tamamlayamadan geri dönmek istedi. Her defasında kendisini cesaretlendirdim. Hadı kızım hadi tatlım bak çok kolay..Olmadı sonunda bende emekleye emekleye
parkura girdim. Sayemde oyuncaklara alıştı ve keyif aldı.Yalnız 175 cm olan beni miniklerin arasında gören çok bilmiş bir kız; ama buraya anneler girebiliyormu emin değiliiiim dedi.
-Bak sığıyorum bende sizle oynayabilirmiyim dedim bir şekilde ikna ettim.Minik Irmak çok şekerdi hemen Deniz ile arkadaş oldular..
Deniz ile aynı boyda olduğundan yaşlarıda aynı diye düşündüm ama Irmak 5 yaşındaymış.
Aferin sana dedim Denizde 2 buçuk yaşında hadi oynayalım birlikte derken Denizkızım hemen müdahale etti.-Annecim hayıııır ben üüçç yaşındayıııımmm.
-A pardon pardon tabi Denizde 3 yaşında hadi bakalım oynayalım...
2 buçuk yaşında olmasına rağmen yaş konusu her açıldığında 3 diye düzeltiyor bende bozmuyorum :)
Büyüyecekte nolcaksa... :))




Zıplayan toplar...
Pepee ve akadaşları zıp zıp zıpladığından beri bu topları nerde görse denemeye çalışıyor.Ama sonuç hüsran.Bugün o kadar denediki sonunda düşmeden üstünde kısa süre oturmayı başardı..
Bir ara kendimde bizzat tecrübe ettim :)Haklı çocuk zor bişeymiş..
  
 Kızım ve yapmacık pozları.. :))
Poz ver annecim gülümse deyince hep surat aynı..
Minik maymunum..
ve macera yine başlar ..

Sadece kızım için şu silindirden geçmek durumunda kaldım :):)Eylenceliydi ama Allahtan geçerken kimse görmedi :))


Biz Deniz'le oyun alanındayken bizim bıdıklar da babasıyla cafe bölümündeydiler. Toprak herzamanki gibi sevimli suratıyla etrafa gülücükler saçtı ve bol bol etrafı inceledi..


Miniğimmmm...
O kadar minnoşsunki..Bu motorsikleti kullanabilmen için çooooooook zaman geçmesi gerek..Ama şimdiden çok yakıştı sarı şekerime :))



Cafe de birde büyük bir kafes vardı.Çok güzel rengarenk minik Papağanlarla doluydu.
Üç minik boncuğumunda çok ilgisini çekti bol bol ilgilendiler..


Doğa'cım ise akıllı bir kız olacak şimdiden kitaplarını çok seviyor.


 Tabiki kafese de bir el atmasa olmaz.Aslında kavrasa ağzına sokma niyetinde ama Allahtan bu şimdilik mümkün gibi görünmüyor :))


Oyun sonunda terleyen ve yorulan minik Denizkızım...Büyük ayıcığın kucağında dinleniyor..
-Annecim bugün çok eylendim Murat abimle Ege abimide getirelimmi nolurrrr lütfennn...


-Tamam tatlım konuşuruz belki bir pazar kahvalt için tekrar geliriz..






Biz çocuklarım ve eşimle çok memnun kaldık, yani çoluk çombalak gidilebilecek güzel bir mekan herkese tavsiye olunur ”



7 Ocak 2012 Cumartesi

Deniz ilk kez tiyatro oyunu seyretti..(BOYA BENEK)


Deniz'i uzun zamandır tiyatro oyununa götürmek istiyordum ancak çocuk oyunları genelde 3 yaş ve üstüne uygundu.Biraz daha beklememiz gerekiyordu..Önceden tiyatro nedir,kimler gider neler yapılır şeklinde birçok bilgi vermiştim kendisine.Birlikte gazetedeki çocuk oyunları reklamlarına bakıp oyun seçerdik büyüyünce buna gidicez diye..  :) Henüz 3 yaşında olmasada bu sezon nihayet ilk oyunumuzu izlemeye Kadıköy Haldun Taner Sahnesine gittik.

Oyunun adı "Boya Benek" Türkiye'nin 3-6 yaş gurubu çocuklar için tasarlanmış ilk çocuk oyunu, Oyunda kendi yaptığı resim ve heykellerle dolu atölyesinde bir türlü kedisini bulamayan bir kızın hikâyesi anlatılıyor.
Çocukların, sahnedeki oyuncuyla diyalog kurarak, birlikte müzik yaparak aktif olarak katıldığı, fuayede kendilerini bekleyen kâğıt ve boyalarla oyun sonrasında resim çizebildiği bir oyun.



Oyun başlamadan 5 dk önce koltuklarımıza oturmuştuk.Kalabalık bir izleyicisi vardı.Deniz heyecanla koltuklarına yerleşen diğer çocukları izledi.
Oyun başladığında biraz çekimser ve ürkek davrandı.
Başlarda oyuncunun sorularına hep birlikte yanıt veren ,hep birlikte miyaavvv layan çocukları görünce biraz korktu ama giderek keyif almaya başladı.
Biraz sahneyi, biraz da diğer çocukların neler yaptıklarını dikkatle gözlemledikten sonra yavaş yavaş çocuklara katılmaya başladı.Komikliklere gülüyor ve oyuncunun sorularına karşılık, cevabını kulağıma eğilerek söylüyordu.
Oyunun sonlarına doğru nihayet , elindeki boyaların ne renk olduğunu soran oyuncuya, yüksek sesle cevap
veriyor ve eğleniyordu.

Oyunun sonunda sahneye gerçek bir kedicik çıktı.Çocuklar ve Deniz kediye bayıldılar.Hepsi çok mutluydu.

Bu ilk tiyatro izleme deneyimimizi başarıyla tamamladık. :)) oyunu izleme yaş sınırı olan 3 yaştan 6 ay küçük olmamıza rağmen...
Bu tecrübeyle anladımki artık Deniz, diğer çocuk oyunlarını izlemeye hazır.Artık kızımla başbaşa o oyun senin bu oyun benim gezer görürüz. :)

Emeği geçen herkese Kızım adına teşekkür ediyor ve tüm miniklere ve annelerine çocuk oyunlarına gitmelerini tavsiye ediyorum..








2 Ocak 2012 Pazartesi

Toprak'ın Dişi çıktı



Doğa'dan tam 7 gün sonra nihayet Toprak'ın dişi de çıktı..Sık sık kontrol ettiğimden bugün hemen farkettim.

Oğluşumun dişi de vatana millete hayırlı olsun :) Güzel güzel mamalar yesin..
4.ayındayken yalnış algıladığımız için diş kökü oluşumunu diş zannetmiştik ama doktor onun diş olmadığını söylemişti. Ama bukez görünen gerçek bir diş :) kontolleri yapıldı.

Hoşgeldin 2012..

2011 'i minişlerimin aramıza katıldığı bir yıl olarak hatırlayacağım..Telaşlı,endişeli,heyecanlı bir yıldı ama güzeldi..
Bundan böyle artık 5 kişilik bir aileyiz.

Yılbaşı hakkında Denizkızıma birçok hikaye anlatıp,birçok resim göstermiştim.Minik yılbaşı ağacımızı süslerken oldukça heyecanlıydı..Görevini tamamlamak için son derece konsantre olmuştu. :)






Yılbaşı gününe kadar planımız yeniyılı evimizde karşılamaktı.Son anda Hatice ablamın daveti üzerine yeniyılı onlarda karşılamaya karar verdik.Günseli ablam ve ailesi de orda olacaktı.Ablamın kedisi Adiloş,kuzenleri Barış ve Murat.., Denizkızım için muhteşem bir kutlama olacaktı başından belliydi..



Çok eylenceli bir geceydi.Kuzen Murat ile birlikte Adiloş pisiyi yakalamaya çalıştılar..Denizkızım sürekli aynı şeyi tekrarladı."Merhaba Adilooşşş gel pisi pisiii..Merhaba Adilooşşş gel pisi pisiii..Anneee Adiloş bana gelmiyooooo..."
Zavallı Adiloş başına gelecekleri tahmin etmiş olacakki soluğu vitrin dolabının tepesinde aldı.Gecenin sonuna kadarda ordan inmedi :)




Minişlerde Deniz ile Murat'ın koşuşturmalarını seyrettikten sonra daha fazla dayanamadıkları için 21:00 de uyudular..
Düşünceli teyzemizin aldığı hediyeler için teşekkür ederiz.

Deniz'in gözüyle;
Okuduğumuz kitaplardan gördüğü resimlerden biraz da olsa bilgi sahibiydi ama yinede Yıl nedir,eski yıl neden eski olur, yeni yıl nedir ..henüz algılayamadığı bir durum olmasına rağmen yeni yılın gelmesini çok sevmişti..
Süslenen caddeler,rengarenk ışıklandırılmış ağaçlar her gördüğünde çok mutlu olup "Annecim bak yeniyıl geldi ya ne güzel süslemişler"diyordu.Hatta yanıp sönen bir araba alarmını bile yeniyıl için süslenmiş olduğunu düşündü. :))
Sanırım 2013 yılını karşılayacağımız gece herşeyi daha fazla algılamış olacak..

Sabah 04:00 e kadar devam eden bir aile yemeği oldu.Tv de Okan ,Sohbet,yemekler herşey güzeldi.Ablacığıma zahmetlerinden dolayı çook teşekkür ederim..Yine son dakikada harikalar yaratmış..

Gelelim yeni yıldan beklentilerime,
2012 yılında  hiç kötü haber almayalım,minik bebecikler doğsun,bolluk bereket olsun,.kimse üşümesin, aç kalmasın, bebecikler annesiz , annecikler evladından ayrı kalmasın, hiç bir çocuk ağlamasın onlar hep gülsünler......