Evimde üç melek var..
Üç kardeşin neşesi ile evimizdeki şölen ömür boyu sürsün...
16 Ağustos 2012 Perşembe
Kardeş Savaşları..
Konu başlığı biraz sert oldu galiba yoksa yarışları mı deseydim.Hemde öyle yarış ki olimpiyat bile olur :)
Ama bu yarışlar bir savaş edasıyla ite kaka olmaya başladıysa enaz birinin ağlamasıyla sonuçlanması kaçınılmaz oluyor.Bizim evde de durum böyle bir hal almaya başladı.
Aslında herkesin aşina oluğu bir konudan bahsetmek istedim.Sanıyorum insanlık tarihi kadar da eski.Çocuğun gözünde Anne herşydir.Eee sözkonusu olan Anneyi paylaşmaksa ister istemez her konuda kendilerini rakip olarak görüyorlar.
3 meleğim ile bazen öyle sıkıntılı anlar yaşıyoruzki pess etmemek, gerilmemek içten değil..Birsüredir hemen hemen her eylemimiz bir yarış halini alıyor.
Değişik bir oyuncak çıkardığımda (genelde ilgilerinin azaldığı çogu oyuncagı saklar 1 ay kadar sonra çıkarırım yeni muamelesi görür) üçü birden şiddetle aynı oyuncağı ister,aynı oyuncaktan 3 adet bile alsak kalkar biri üçünüde ister,yemek zamanıı derim üçüde aynı anda mutfağa varmak ister,birine su içirirken ötekilerde ister,(tabi bunlar yüksek sesle mızıldanarak olur)Birde Denizkızımın ikizleri tenhada kıstırıp pataklamaya çalışması var sonrada ikizlerin birbirlerini pataklamaları...Çekişmeler,itişmeler,kıskanmalar,kucağa gelme yarışları .....
Hangisini yaşamak daha zor, yerine göre tartışılır ama benim ençok gerildiğim zamanlar dış mekanlarda ortaya çıkan problemler oluyor doğrusu.
Bakalım daha neler yaşayacağız..Büyük çocuğu olan anneler bunların daha birşey olmadığını büyüdükçe daha da zorlaşıp ergenlikte tavan yapacağını söylüyorlar..Derin bir nefes alıp oooohh tanrımmmm diyorum..
Peki ne yapmalı. ?..
Bu konuda sayısız bilgi okudum hala da okuyorum işin bana göre özeti eşit ilgi alaka ve sevgi...Sizinle Klinik psikolog Beril Yardımcı'nın kaleminden bazı özetleri paylaşmak isterim.
Anne Baba Kıskançlığın Önüne Geçebilir mi?
Aile içinde çocuklara ‘kardeşini sev’ denir; kardeşler arasında yaşanan kıskançlık ve çatışmalar çoğunlukla hoş görülmez, engellenmeye çalışılır. Bu tutum ne kadar gerçekçidir?
Anne babalar, çocukların birbirine olumlu duygular ve düşünceler beslemelerini umarlar ve kıskançlık duygularını görmezden gelmek isteyebilirler. Bu duygulardan kaynaklanan çatışmalara müsaade etmeyip, kardeş kıskançlığını bir tabu haline getirebilirler. İnkâr edilen bu duygularla karşı karşıya kalan çocuklar ise bunları bastırmak zorunda kalırlar. Ötekini kıskanan ve onunla rekabet etmek isteyen çocuk, kendini suçlu hissederek agresyonunu içine atar. Dolayısıyla birçok çocuk çatışmalarını aile içinde çözme fırsatı yakalayamadan ve kardeş ilişkilerini çözümleyemeden büyür.
Öte yandan kardeş sahibi olmanın getirdiği kıskançlık hissine uyum sürecinde anne babanın tavrı önemli rol oynar. Çocukların tecrübe ettikleri duyguları inkâr etmek ve farklı hissetmeye ikna etmek yerine onları anlamak önemlidir. Anne babalar gerginlikleri azaltmak için her çocukla ayrı ayrı vakit geçirip, onların ilgilerini paylaşabilirler. Aile içinde beraberce hoş faaliyetler yapılması da ortamı yumuşatır. Anne babalar bir çocuğu diğerlerine örnek gösterme ve çocukları birbirleriyle kıyaslama konusunda dikkatli olmalıdırlar.
Bu tabloda anne babanın çocukların her şeyi paylaşmasını beklemesi de pek gerçekçi değildir. Birey olma sürecinde kardeşlerin birbirine sınır koyması doğaldır, kendi eşyalarını ve faaliyetlerini her zaman paylaşmak istemeyebilirler.
Anne baba, doğumla beraber çocukta oluşacak sıkıntıyı azaltmak için bazı detaylara da dikkat edebilirler. Çocuğun gelecek bebekle ilgili bilgilendirilmesi, anne yokken onun bakımını üstlenecek kişilerin belli olması, çocuğun rutininin mümkün olduğu kadar aksamaması ilk dönemde dikkat edilmesi gereken noktalardır.
Özellikle de ziyaretçiler geldiğinde büyük kardeşe de ilgi göstermek ve küçük hediyeler getirmek onun ‘tahttan düşme’ duygusunu hafifletecektir. Bebeğin bakımıyla ilgili küçük sorumluluklar vermek de büyük kardeşe yeni bir rol kazandırır, iyi hissettirir. Hatta kardeşin bakımını üstlenmek kıskançlık duygusuyla baş etmesinde yardımcı olabilir.
“Büyümek” Kıskançlığı Yok Eder mi?
Kardeş ilişkileri yıllar içinde değişime uğrar. Çocuklar büyüdükçe kıskançlığın ve rekabetin azaldığı gözlemlenmiştir. İnsanın kendini bir birey olarak tanımlaması, diğer aile üyelerinden farklı ve ayrı olduğunu göstermesi kardeş ilişkilerini de değiştirir. Çocuk yeni ilişkiler yaşarken ve hayatındaki taşlar otururken kardeşini geçmişteki gibi yoğun bir tehdit olarak algılamaz. Dolayısıyla yeni yaşam tecrübeleri çerçevesinde kardeşle paylaşılanlar ve kardeşlerin uyandırdığı duygular çoğunlukla değişir. Örneğin anne babanın hastalıkları kardeşleri birleştirirken, yapılan farklı seçimler ve evlilikler aralarına mesafe koyabilir.
Ancak bu değişim kardeş kıskançlığının son bulduğu anlamına gelmez. İnsanlar, yaşları ilerledikçe kardeşlerinin yakınlığından memnun olduğunu bildirseler de, her üç yetişkinden biri kardeşleriyle ilişkisini mesafeli veya rekabetçi olarak tanımlamaktadır.
Kardeş, belki de bu yüzden doğumundan ölümüne kadar insanın hayatındaki en önemli kişilerden biridir. Kardeş, insanı hayat boyu takip eder, büyürken ve yaşlanırken kendi farklı yüzlerini görmesini sağlar. Bu bağlamda insana kendini anlatan bir ilişkidir kardeş ilişkisi...
Umarım sevgi ve sabır ile hepsinin üstesinden gelebilirm..
Annelik o ,bu , şu değil Sonsuz sabırdır...
Ya Sabır :)
Ayşe
19 Temmuz 2012 Perşembe
Televizyonsuz hayat..
Mayıs sonundan beri salonun en güzel yerini işgal eden, devasa gövdesiyle büyük bir yer kaplayan televizyonumuzu kaldırmış durumdayız..Onun yerinde, şuanda üzerinde minik bir radyo olan, çekmeceli konsol duruyor.Salonu şöyle bir baştan düzenledim epey ferahladı doğrusu..Pıtırcıklarımda yeni salonumuzu çok sevdi çünkü ortada onlar için kocaman bir oyun alanı oluştu haliyle..
Başlarda epey sıkıldığım anlar oldu tabi.Bende kendimi evin bitmek bilmeyen işlerine verdim..Çünkü artık bir yardımcımızda olmadığından bütün işler ve 3 çocuğun bakımı gibi oldukça fazla görevlerim vardı :)
İnanın bana tv hayatımdan çıktığından beri o kadar çok iş bitiriyorum ki kendimi tebrik ediyorum :) çok iyi bir karar vermişim..
Mutfak duvarında minicik bir plazma tvmiz var.Akşam 21 00 civarı bebeklerim uyuyunca bazen bakıyorum ama izlenecek pek birşey bulamıyorum doğrusu..Bende ya kitaplarımla yada internette zaman geçiriyorum.Yaz olduğu için zaten genelde bahçede oturup komşularla eşimle sohbet ediyoruz.Çocuklar yine 20:30 da uyuyorlar ama bahçede olduğumuz için üçüde pusetlerinde uyuyor.
Bu kararı çocuklarımın pedegogu Meral hanım ve Çocuk doktorumuz Esra hanım sayesinde aldık.Meral hanım çocukların hızlı beyin gelişiminin ilk 3 yılda oluştuğunu ,bu ilk üç yıl içerisinde değil sadece televizyon,uzaktan kumandalı oyuncaklara varana kadar evde olmaması gereken şeylerden bahsetti.Tabi Deniz artık 3 yaşında süreli ve seçerek çizgi film izleyebilir yaşta fakat oda oyun oynamakla meşgul olduğundan ve mutfaktaki minik televizyonu pek beğenmediğinden çizgi film izlemeyi tercih etmiyor zaten dediğim gibi buna fırsatı da olmuyor.Bazen haftasonları pepe ye biraz bakıyor ama sabit oturmaktan sıkılıp kardeşleriyle koşturmayı tercih ediyor.
Neyse bu kararımızdan sonra büyük ölçüde radyasyon yayan şeylerden en başta kurtulduk.Ev telefonumuzu kablolu eski telefona dönüştürdük.Kablosuz interneti kabloluya çevirdik.Uzaktan kumandalı oyuncaklarımızı kaldırdık Ve kocaman tüplü gövdesiyle bütün eve radyasyon yaydığını düşündüğümüz tv mizi kaldırdık..Tabiki bunları yapmakla çocuklarımızı yüzdeyüz korumuş olamıyoruz belki ama yinede en azından evde radyasyona maruz kalmamaları için elimizden geleni yaparak nispeten rahatladık.
Birde televizyonun radyasyon etkisi dışında çocuğu ve bebekleri bile karşısına hapsederek dünyayla olan iletişimlerini koparma durumu inkar edilemez bir gerçek...Biliyoruzki bu bize bile aynı etkiyi yapıyor.3-4 saat süren diziler karşısında hareketsiz kalarak en önemli olan zamanımızı tüketiyoruz..Belki bizim beyin gelişimimize etkisi yoktur ama hareketsiz yaşam moduna alarak , obeziteye ve birçok hastalığa davetiye çıkardığı bir gerçek..
İşte aşağıda bir doktor tarafından televizyonun olumsuz etkilerine değinen haber yer almakta ve konuşma geçikmesiyle sonuçlanan etkisi üzerinde durulmakta...
Trabzon Doğum ve Çocuk Bakımevi Başhekimi Uzm. Dr. İsmail Topal 0-3 yaş arası çocuklarda uzun süreli televizyon izlemenin konuşma sürecini yavaşlatabileceğini söyledi.
0-3 yaş arası çocukların dış dünyadan kopuk kendi hallerinde olma eğilimini bazı etkenlerin tetiklediğini belirten Topal"Bu yaş grubundaki çocukların günde saatlerce televizyon karşısında kalarak müzik dinlemesi reklam izlemesine bağlı olarak konuşması gecikebilir. Çocukta otistik özellikler gelişebilir. Anne babaların bu kritik evrede çocuklarına çok fazla televizyon izlettirmekten kaçınmaları gerekir" diye konuştu.
"Konuşması geciken çocuklar..."
Çocukların normal gelişim sürecinde ilk altı ayda mama baba dada gibi heceler çıkarmaya başladığını 12 aydan itibaren anne dede gibi sözcükler kullandığını 18 aydan itibaren de cümle kurmaya başladıklarını dile getiren Topal bu gelişim dönemlerinin çok gerisinde kalan çocukların genel olarak konuşma yönünden incelenmesi gerektiğini söyledi.
Bazı çocukların anatomik ya da psikolojik bir sorunu olmadığı halde geç konuşmaya başlayabileceğini de ifade eden Topal "Anne babalara tavsiyemiz belli bir dönem bekledikten sonra hala konuşamayan çocukları için gerekli incelemeyi yaptırtmalarıdır" dedi.
Konuşmanın fiziksel durumlara da bağlı olduğunu kaydeden Başhekim Topal "Konuşmanın normal olabilmesi için yapısal olarak sinir sistemi ile dil kasları arasındaki yolların ağız-damak-dudak-diş yapısının normal olması gerekir" diye konuştu.
Konuşmayı geciktirebilecek başka unsurlar olduğunu da vurgulayan Topal şunları söyledi: "Zeka olarak yaşıtlarından geri olan çocuklar yaşıtlarından daha geç konuşmaya başlar. İşitme sorunu olan çocuklar da dış dünyadan hiçbir ses işitmedikleri ve uyarılmadıkları için konuşma sorunu yaşar. Çocuğun görme sorununa bağlı olarak çevresinde olup bitenleri algılayamaması nesneleri tanıyamaması konuşma açısından sorun yaratır. Ayrıca sık havale geçiren veya epilepsi hastası çocuklarda da konuşma gecikebilir"
"Aile ortamı konuşma sürecini etkiler''
Çocuğun konuşma ve iletişim yönünden gelişimini hızlandırmak için sevgi ve huzur dolu bir aile ortamının önemli olduğunu dile getiren Topal çocukla ilgilenerek ona sevildiğini hissettirmenin konuşma sürecini olumlu etkilediğini kaydetti.
Topal çocuğun konuşma sürecini hızlandırmak için dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:
"Konuşma sürecini hızlandırmak için onunla sık sık konuşmak ve oyun oynamak kendi halinde kalmasına izin vermemekyaşıtları ile oyun oynamasını sağlamak insanlar arasında sık sık bulundurmak ninni söylemek önem taşıyor. Ayrıca çocuğun size gönderdiği ses ve mesajlara cevap vermek konuşurken ses tonunu iyi ayarlamak onun fikirlerine değer vermek kendine güvenini artırmak kalabalık ortamlarda konuşmasını sağlamak konuştuğunda onu cesaretlendirmek önemlidir."
Bol bol ritimli müzik,kitaplar,oyuncaklar,gezme,havuz ve park şimdilik televizyonsuz hayatımız oldukça aktiviteli geçiyor..Kış ayına kadar da böyle sürecek..Sizlere tavsiyem ve ricam lütfen 3 yaşında olmadan minik meleklerinizi tv karşısına oturtmayın..
Bütün bebekler benim bebeklerim..
Onları çok seviyorum..
Sevgiler,
Ayşe
Başlarda epey sıkıldığım anlar oldu tabi.Bende kendimi evin bitmek bilmeyen işlerine verdim..Çünkü artık bir yardımcımızda olmadığından bütün işler ve 3 çocuğun bakımı gibi oldukça fazla görevlerim vardı :)
İnanın bana tv hayatımdan çıktığından beri o kadar çok iş bitiriyorum ki kendimi tebrik ediyorum :) çok iyi bir karar vermişim..
Mutfak duvarında minicik bir plazma tvmiz var.Akşam 21 00 civarı bebeklerim uyuyunca bazen bakıyorum ama izlenecek pek birşey bulamıyorum doğrusu..Bende ya kitaplarımla yada internette zaman geçiriyorum.Yaz olduğu için zaten genelde bahçede oturup komşularla eşimle sohbet ediyoruz.Çocuklar yine 20:30 da uyuyorlar ama bahçede olduğumuz için üçüde pusetlerinde uyuyor.
Bu kararı çocuklarımın pedegogu Meral hanım ve Çocuk doktorumuz Esra hanım sayesinde aldık.Meral hanım çocukların hızlı beyin gelişiminin ilk 3 yılda oluştuğunu ,bu ilk üç yıl içerisinde değil sadece televizyon,uzaktan kumandalı oyuncaklara varana kadar evde olmaması gereken şeylerden bahsetti.Tabi Deniz artık 3 yaşında süreli ve seçerek çizgi film izleyebilir yaşta fakat oda oyun oynamakla meşgul olduğundan ve mutfaktaki minik televizyonu pek beğenmediğinden çizgi film izlemeyi tercih etmiyor zaten dediğim gibi buna fırsatı da olmuyor.Bazen haftasonları pepe ye biraz bakıyor ama sabit oturmaktan sıkılıp kardeşleriyle koşturmayı tercih ediyor.
Neyse bu kararımızdan sonra büyük ölçüde radyasyon yayan şeylerden en başta kurtulduk.Ev telefonumuzu kablolu eski telefona dönüştürdük.Kablosuz interneti kabloluya çevirdik.Uzaktan kumandalı oyuncaklarımızı kaldırdık Ve kocaman tüplü gövdesiyle bütün eve radyasyon yaydığını düşündüğümüz tv mizi kaldırdık..Tabiki bunları yapmakla çocuklarımızı yüzdeyüz korumuş olamıyoruz belki ama yinede en azından evde radyasyona maruz kalmamaları için elimizden geleni yaparak nispeten rahatladık.
Birde televizyonun radyasyon etkisi dışında çocuğu ve bebekleri bile karşısına hapsederek dünyayla olan iletişimlerini koparma durumu inkar edilemez bir gerçek...Biliyoruzki bu bize bile aynı etkiyi yapıyor.3-4 saat süren diziler karşısında hareketsiz kalarak en önemli olan zamanımızı tüketiyoruz..Belki bizim beyin gelişimimize etkisi yoktur ama hareketsiz yaşam moduna alarak , obeziteye ve birçok hastalığa davetiye çıkardığı bir gerçek..
İşte aşağıda bir doktor tarafından televizyonun olumsuz etkilerine değinen haber yer almakta ve konuşma geçikmesiyle sonuçlanan etkisi üzerinde durulmakta...
Trabzon Doğum ve Çocuk Bakımevi Başhekimi Uzm. Dr. İsmail Topal 0-3 yaş arası çocuklarda uzun süreli televizyon izlemenin konuşma sürecini yavaşlatabileceğini söyledi.
0-3 yaş arası çocukların dış dünyadan kopuk kendi hallerinde olma eğilimini bazı etkenlerin tetiklediğini belirten Topal"Bu yaş grubundaki çocukların günde saatlerce televizyon karşısında kalarak müzik dinlemesi reklam izlemesine bağlı olarak konuşması gecikebilir. Çocukta otistik özellikler gelişebilir. Anne babaların bu kritik evrede çocuklarına çok fazla televizyon izlettirmekten kaçınmaları gerekir" diye konuştu.
"Konuşması geciken çocuklar..."
Çocukların normal gelişim sürecinde ilk altı ayda mama baba dada gibi heceler çıkarmaya başladığını 12 aydan itibaren anne dede gibi sözcükler kullandığını 18 aydan itibaren de cümle kurmaya başladıklarını dile getiren Topal bu gelişim dönemlerinin çok gerisinde kalan çocukların genel olarak konuşma yönünden incelenmesi gerektiğini söyledi.
Bazı çocukların anatomik ya da psikolojik bir sorunu olmadığı halde geç konuşmaya başlayabileceğini de ifade eden Topal "Anne babalara tavsiyemiz belli bir dönem bekledikten sonra hala konuşamayan çocukları için gerekli incelemeyi yaptırtmalarıdır" dedi.
Konuşmanın fiziksel durumlara da bağlı olduğunu kaydeden Başhekim Topal "Konuşmanın normal olabilmesi için yapısal olarak sinir sistemi ile dil kasları arasındaki yolların ağız-damak-dudak-diş yapısının normal olması gerekir" diye konuştu.
Konuşmayı geciktirebilecek başka unsurlar olduğunu da vurgulayan Topal şunları söyledi: "Zeka olarak yaşıtlarından geri olan çocuklar yaşıtlarından daha geç konuşmaya başlar. İşitme sorunu olan çocuklar da dış dünyadan hiçbir ses işitmedikleri ve uyarılmadıkları için konuşma sorunu yaşar. Çocuğun görme sorununa bağlı olarak çevresinde olup bitenleri algılayamaması nesneleri tanıyamaması konuşma açısından sorun yaratır. Ayrıca sık havale geçiren veya epilepsi hastası çocuklarda da konuşma gecikebilir"
"Aile ortamı konuşma sürecini etkiler''
Çocuğun konuşma ve iletişim yönünden gelişimini hızlandırmak için sevgi ve huzur dolu bir aile ortamının önemli olduğunu dile getiren Topal çocukla ilgilenerek ona sevildiğini hissettirmenin konuşma sürecini olumlu etkilediğini kaydetti.
Topal çocuğun konuşma sürecini hızlandırmak için dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:
"Konuşma sürecini hızlandırmak için onunla sık sık konuşmak ve oyun oynamak kendi halinde kalmasına izin vermemekyaşıtları ile oyun oynamasını sağlamak insanlar arasında sık sık bulundurmak ninni söylemek önem taşıyor. Ayrıca çocuğun size gönderdiği ses ve mesajlara cevap vermek konuşurken ses tonunu iyi ayarlamak onun fikirlerine değer vermek kendine güvenini artırmak kalabalık ortamlarda konuşmasını sağlamak konuştuğunda onu cesaretlendirmek önemlidir."
Bol bol ritimli müzik,kitaplar,oyuncaklar,gezme,havuz ve park şimdilik televizyonsuz hayatımız oldukça aktiviteli geçiyor..Kış ayına kadar da böyle sürecek..Sizlere tavsiyem ve ricam lütfen 3 yaşında olmadan minik meleklerinizi tv karşısına oturtmayın..
Bütün bebekler benim bebeklerim..
Onları çok seviyorum..
Sevgiler,
Ayşe
13 Temmuz 2012 Cuma
Ürkek pıtırcıklarım...
Son günlerde Doğa ve Toprak dışardan gelen seslere karşı oldukça ürkekler.Malum yaz mevsiminde olduğumuzdan camları üstten açıyorum.Dışardan otobüs geçeken çıkan gürültü yada helikopter sesi hatta evdeki çamaşırmakinesinin sesi bile önce dikkat kesilmeleri ve sonrada ikisi birden ağlayarak kucağıma tırmanmalarıyla sonuçlanıyor.
Artık algıları hızla açılıyor olduğundan korkularıda buna paralel gelişiyor.Bir bebeği teselli etmek kolaydı ama şimdi iki taneler ve birbirlerinden de etkilenerek ağlamalarının şiddetini yarışırcasına arttıyorlar.Bu durum da tabiki benim için zor bir hal alıyor.
Çözümü şöyle buldum.Önce koca bir kucak sarılma ve öpücük ardından gürültünün kaynağı hakkına bilgi veriyorum bazende bebek kitaplarından gürültücü şahsın resmini gösteriyom.(Otobüs,helikopter,makine,ambulans vb.. ) Ancak nihayet dikkatlerini başka bir nesneye yönlendirince korkuları ve gözyaşları bitiyor.
Ouuuv bebeklerim benim herşey sizin için ne kadar da büyük öyle değilmi !..
Çook tatlı olduklarını söylemişmiydim..
Onları çok seviyorum
Yarın tam 13 aylık olacalar...
Artık algıları hızla açılıyor olduğundan korkularıda buna paralel gelişiyor.Bir bebeği teselli etmek kolaydı ama şimdi iki taneler ve birbirlerinden de etkilenerek ağlamalarının şiddetini yarışırcasına arttıyorlar.Bu durum da tabiki benim için zor bir hal alıyor.
Çözümü şöyle buldum.Önce koca bir kucak sarılma ve öpücük ardından gürültünün kaynağı hakkına bilgi veriyorum bazende bebek kitaplarından gürültücü şahsın resmini gösteriyom.(Otobüs,helikopter,makine,ambulans vb.. ) Ancak nihayet dikkatlerini başka bir nesneye yönlendirince korkuları ve gözyaşları bitiyor.
Ouuuv bebeklerim benim herşey sizin için ne kadar da büyük öyle değilmi !..
Çook tatlı olduklarını söylemişmiydim..
Onları çok seviyorum
Yarın tam 13 aylık olacalar...
7 Haziran 2012 Perşembe
Yaz geldi..
Bitmeyen işler yüzünden çok heyecan ve istekle başladığım bloğuma uğrayamamak beni üzüyor..Ama arayı çok açsamda yine burdayım. Bebişlerimi uyuttum..
Haziran 2012....Sıcacık
Bu yaz öncekilerden farklı.Belki daha yorucu olabilir ama çok daha eylenceli olacağından eminim..Bir aydır sağı solu belli olmayan hava durumundan dolayı tam farkında olamadık ama yaz en nihayetinde geldi..
Denizkızıma yeni bikinisi pek yakıştı.O kadar seviniyorki yeni bikinisi ile havuza gireceği için.Bu halini görmek çok mutlu ediyor beni.Bikinisini giyip salonda şöyle bir salınarak yürüdü.Elini çenesinin altına koyup bir havalar bir pozlara girdi.Şaşkınlık gurur komedi hüzün hepsinin aynı anda hissettim. Minik prensesim büyüyor:) 1 aydır kreşe gidiyor sabahtan 2 ye kadar.Çok mutlu çok uyumlu alışmada hiç problem yaşamadık diyebilirim.Eve geldiğinde 2 saat uyku ve ardından hep birlikte çocuk parkına gidiyoruz.Kardeşlerini pek seviyor ve koruyor tam bir abla olma yolunda.Arada sıkıştırıp tartaklasada :/ onları seviyor.Yardımcımız ayrıldığından beri yeni düzenimiz oturdu.Belkide böylesi daha iyi oldu.Kızımla aramdaki bağlılık daha da güçlendi.Onunla birebir ilgilenmek bana da iyi geldi doğrusu.
Doğa ve toprak ise şimdilik günün belli saatlerinde , bahçede yaptırdığım turistik gezilerle gayet mutlular.Herşeyi dikkatle izliyorlar.Ağaçları, çiçekleri, kedileri incelemekle geçiriyorlar vakitlerini..Hatta çocuk parkına da uğruyoruz hergün.İyice yoruluyorlar.Eve geldiklerinde ise mis gibi bir uyku..
Onlarla da çok gülüyorum.İsteyen herkesin ikizi olur inşallah.Birbirleriyle kendilerince kikirdeşmeleri,oyuncak kavgaları,ağlamaları hepsine eriyorum.Doğa nın saçları iyice kıvırcık oldu.Koca göbüşüyle buda heykelciği gibi oturup OUNNEEEEEAAAA (Anne) demesi yokmu kalın sesle şimdi bile gülüyorum yazarken.Artık "anne" yi bilinçli olarak söylüyor.Beni çağırıyor yanına.Kitap bakmayı çok seviyor.En çok ta zıplayan ahşap çubuk oyuncağını.Sabahları DUT DUUUT DUUUT diye uyanıyor.Yani bu süt demek..Obur farem benim.Fedakar,anlayışlı,akıllı kıvırcığım.Çokta asabi olabiliyor..Artık karakterleri belirginleşmeye başladı...
Toprak artık işaret parmağını nesnelere doğru yöneltip BU ? diye bilgi vermemi istiyor.Bunu yapması gelişimi açısından oldukça ileri bir davranış.Heniz 1 yaşında bile değil ve premtür doğduğunuda hesaba katarsak koca bir maşallahı hakediyor.Bende merakını engellemeden herşey hakkında kısa bilgi veriyorum onun anlayacağı şekilde yani.Kitaplar sayesinde birkaç nesneyi ifade edebiliyor.Örneğin Emmaa (elma) gibi.Hatta 2 kelimeyi yan yana getirdiği de oluyor.Anne emma gibi.Artık tay tay durabiliyor.Yürümesi pek yakın gibi.(Bilenler bilir ama bilmeyenler için taytay durmak : hiç bir yerden destek almadan 2-3 saniye ve daha uzun ayakta durabilmesi).Favori oyuncağı arabalar ve toplar.Erkek cinsinin yöneldiği şeyler olduğunu biliyorum ama 1 yaşındaki bebeninde bunları tercih etmesi enteresan :)
Doğa uyandı ve OUNNEEEAAAAAA diye beni çağırıyor..Sırayla diğerleride uyanacak görev zamanı Ayşe kaçar...
Resim ekleyemedim ama artık ihmal etmemeye çalışıcam..
Sevgiler,,,
9 Mart 2012 Cuma
Birazda kudurmaca
Hergün oynamak için yenibir aktivite bulmak giderek zorlaşıyor.Deniz artık oyuncaklardan çabuk sıkılıyor daha çok dans etmek zıplamak evcilik oynamak istiyor.Genelde evciliklerde de hep tavşan oluyoruz.Bugünde işi biraz ilerlettik yüzümüzü tavşana benzetmeye çalıştık.O kadar şirin olduki paylaşmadan yapamadım :)
Mini tiyatromuz akşama kadar sürdü :) boyaları hala çıkartamadım yüzünden baba da görsün diye tutturdu...
Neyse yarında köpekçilik oynarız ozamanda kuçu kuçu boyası süreriz dedimde biraz ikna oldu temizlenmeye..
Butür mini tiyatroları çok seviyor bazen ben aslan oluyorum o sincap onu yakalamaya çalışıyorum bazen kendini aşırı kaptırıyor "lütfen aslan lütfen gelme" diyor oyun bitse bile.. :) onu öyle ürkek sincap halini görmeniz lazım öyle şirinki..
İşimiz zor gerçekten hergüne yeni bir aktivite yaratıcaz diye baya zorlanıyoruz :))
Minişlerle de gazete yırtmaca oynadık.çok eylendiler. :)
Bugünkü yaramazlıktan kareler...
Mini tiyatromuz akşama kadar sürdü :) boyaları hala çıkartamadım yüzünden baba da görsün diye tutturdu...
Neyse yarında köpekçilik oynarız ozamanda kuçu kuçu boyası süreriz dedimde biraz ikna oldu temizlenmeye..
Butür mini tiyatroları çok seviyor bazen ben aslan oluyorum o sincap onu yakalamaya çalışıyorum bazen kendini aşırı kaptırıyor "lütfen aslan lütfen gelme" diyor oyun bitse bile.. :) onu öyle ürkek sincap halini görmeniz lazım öyle şirinki..
İşimiz zor gerçekten hergüne yeni bir aktivite yaratıcaz diye baya zorlanıyoruz :))
Minişlerle de gazete yırtmaca oynadık.çok eylendiler. :)
Bugünkü yaramazlıktan kareler...
6 Mart 2012 Salı
Emekliyormu ne... ?
Toprak haftasonundan beri bişeylere ulaşma hırsıyla santim santim sürünmeye başladı..:)
bugün ilk güne göre daha başarılı.Hatta az önce deniz odayı turluyor Toprak ta peşinden onu takip ediyordu sürüne sürüne.. :) Bu yaramaz biraz asabi mi olacak nedir.Ulaşamayınca oyuncağa basıyor yaygarayı çığlığı.
Emeklemesini hızlandırmak için en sevdiği oyuncaklarını biraz uzağına koyup onu emeklemeye teşvik ediyordum ama artık oyuncağa gerek kalmadı ilerlediğini farketmiş olacak ki odadaki herşeye ulaşmaya çalışıyor.
Erkek çocukları çok hareketli olur diye duymuştum Toprak ta fazlasıyla hareketlendi.Evimizde fonda sürekli onun çığlığı duyuluyor :)
Yani bu şu demek oluyor bizim için survivor 2012 çoktan başlamış oldu :) Onu olası tehlikelerden korumak için peşinden koşturarak kalan 3-5 kilomuda vericeğimi ümit ediyorum :) he he
Allah tüm minikleri korusun...
Darısı Doğacık ın başına ..Onun emeklemeye pek niyeti yok gibi sanırım direk yürüyecek :)
23 Şubat 2012 Perşembe
Melekler Parkta..
İkizlerim dünyaya geldiklerinden bu yana Denizkızım'a bebişleri rahat bırakması için söylediğim bir şey vardı.. :) Çünkü sürekli minicik bebeklerle oynamaya çalışıyordu tabiki içgüdüsel olarak onları korumaya çalışıyorum :) _Onlar çok küçük bitanem büyüsünler birlikte parka gideceğiz..Sen onları sallayacaksın... güzel güzel oyunlar oynayacağız.. Ve ozaman geldi :))
Bebişlerim ilk park deneyimini yaşadılar.Bugün İstanbul'da hava ne kadarda güzel..
Doğa'cık ablası Deniz gibi salıncağı pek bir sevdi..İnmek istemedi hiç.Güzel güzel sallandılar.Sonundada olacağı belliydi bu kadar sallanmaya dayanamadı uyuya kaldı bebeciiiimmm :))
Toprak bey de ençok dönenceyi sevdi.Salıncakta kendini biraz kastığı için çok duramadı.Güneş gördüler boncuklarım..
Yaz yaklaştıkça birlikte bahçede oynayacağımız oyunları düşündükçe heyecanlanıyorum..Yaşasın ... :)
Bebişlerim ilk park deneyimini yaşadılar.Bugün İstanbul'da hava ne kadarda güzel..
Doğa'cık ablası Deniz gibi salıncağı pek bir sevdi..İnmek istemedi hiç.Güzel güzel sallandılar.Sonundada olacağı belliydi bu kadar sallanmaya dayanamadı uyuya kaldı bebeciiiimmm :))
Yaz yaklaştıkça birlikte bahçede oynayacağımız oyunları düşündükçe heyecanlanıyorum..Yaşasın ... :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)